-
1 için
için11. postp für (A); zu (D); wegen (G); um (G) … willen; über (A), betreffend (A)2. konj weil, da; um … zu; dafür, dass …; Beschwörungen bei (D), zu (D);Beispiele annem için für meine Mutter;benim için für mich; meinetwegen; meines Erachtens;barışçı maksatlar için zu friedlichen Zwecken;bunun için deswegen; dafür; infolgedessen;bir kaç saat için auf einige Stunden (a für …);kara gözler için um der schwarzen Augen willen;kim(in) için für wen?;pratik için der praktischen Arbeit wegen, der Praxis wegen;şaka için zum Scherz, aus Spaß3. konj -mek için: yaşamak için yemeli man muss essen, um zu leben4. -me+Possessiv için: çabuk gitmesi için arabayı verdim ich gab ihm den Wagen, damit er schnell hinkommtiçin2 tief (innerlich);için için (leise) vor sich hin, innerlich; unbemerkt;için için yanmak schwelen, vor sich hin brennen; fig betrübt sein, ohne es zu zeigen -
2 için
1. for: Mazlum sizin için bir hediye getirdi. Mazlum brought you a present. Bunu Şefika için yaptım. I did this for Şefika´s sake. Bu elbise Hamiyet için çok dar. This dress is too small for Hamiyet. Bunun için kaç para verdin? How much money did you pay for this? Sandalı bir saat için kiraladım. I rented the rowboat for an hour. O bizim için konuşur. He´ll speak for us. Sigara içmeyenler için ayrı bir bölüm yok mu? Isn´t there a separate section for nonsmokers? Benim bilet Londra için. My ticket´s for London. Allah aşkı için söyle! For God´s sake tell me! 2. in order to, for the purpose of: Unutmak için içer. He drinks in order to forget. Fadıla´ya o piyanoyu süs olarak kullansın diye değil, çalması için verdi. She gave Fadıla the piano to play, not to use as an ornament. 3. because, on account of, for, owing to: Kar yağdığı için gitmedik. We didn´t go because it was snowing. İşte onun için katılmam. So you see it´s for that reason I won´t join. 4. for, to, in (someone´s) opinion: Onun için çok mühimdi. It was very important to her. 5. about, concerning, with regard to (usually used with demek, düşünmek, or söylemek): Bu sözlük için ne düşünüyorsunuz? What do you think about this dictionary? Raşit için intihar etti diyorlar. They are saying that Raşit committed suicide. II. Sultan Mehmet için Fatih derler. They call Sultan Mehmet II ´´the Conqueror.´´ Nuriye için nasıl böyle bir şey söyleyebildi? How could he have said such a thing about Nuriye? -
3 viel
viel <mehr, am meisten> [fi:l]1) ( eine Menge) çok;es gibt \viel Arbeit çok iş var;\viel Spaß! iyi eğlenceler!;\viel Glück! bol şanslar!;mit \viel Mühe çok emek harcayarak;er weiß \viel o çok şey bilir;\viele Menschen/Dinge (bir) çok insan/şey;\viele kamen birçokları geldi;\viele von ihnen kamen onların birçoğu geldi;sie gleichen sich in \vielem birçok şeyleri birbirine benzer;seit \vielen Jahren uzun yıllardan beri, yıllar yılı;sie ist um \vieles jünger o çok daha gençtir2) so \viel bu [o o] kadar;so \viel wollte ich gar nicht o kadar istemiyordum ki;nimm, so \viel du willst istediğin kadar al;das ist so \viel wie ein Geständnis bu itiraf gibi bir şey;das ist so \viel wie gar nichts bu, hiçbir şey demek değildir;noch mal so \viel bu kadar daha;halb/doppelt so \viel Arbeit yarısı kadar/iki misli iş3) wie \viel? ne kadar?, kaç?;wie \viel kostet das? bu kaç para?;wie \viel Uhr ist es? saat kaç?;um wie \viel größer... ?... ne kadar daha büyük(tür) ?;wie \viel das wieder gekostet hat! yine ne kadar çok para tuttu!;wie \viele Leute waren da? orada kaç kişi vardı?4) zu \viel fazla;eine zu \viel biri fazla;das wäre zu \viel verlangt bu istediğin fazla olur;mir ist das alles zu \viel bütün bunlar benim için çok fazla;ich krieg' zu \viel ( fam) artık fazla oldu;was zu \viel ist, ist zu \viel her şeyin fazlası fazladır;sie hat einen zu \viel getrunken ( fam) içkiyi biraz fazla kaçırdıII adv1) ( häufig) çok, çoğu kez2) ( wesentlich)\viel teurer çok daha pahalı;\viel zu kurz çok kısa;\viel zu \viel çok çok fazla -
4 demek
сказа́ть* * *I1) -i говори́ть, сказа́тьben bir şey demedim — я ничего́ не говори́л
ne dedin? — что ты сказа́л?
2) -e называ́тьbuna ne derler? — как э́то называ́ется?
3) ду́мать, полага́тьkaç yaşında dersiniz? — как вы ду́маете, ско́лько ему́ лет?
••- dediği dedik
- dediğim dedik öttürdüğüm düdük
- dediğim dedik çaldığım düdük
- dediğin
- dost dediğin böyle davranır
- dediğinden çıkmak
- dediğinden dışarı çıkmak
- ana babasının dediğinden dışarı çıkan bu duruma düşer
- dediğine gelmek
- dedi mi...
- saat yedi dedi mi uyanırım
- déme!
- déme
- kımıldanayım déme kurşun yersin
- déme gitsin
- öyle sevindim ki déme gitsin
- demediğini bırakmamak
- demediğini komamak
- demeye getirmek
- demeye kalmamak
- işimiz bitiyor demeye kalmadı herkez ayağa kalktı
- der demez
- o buraya geldi der demez yollar kapandı
- deyip geçmemek
- deyip de geçmemek
- nezle deyip geçmeyin ilerlerse kötüdür
- diyelim
- diyelim ki
- ne dedin de...
- sen ne dedin de bu işe karıştın? II 1.ста́ло быть, зна́чит, сле́довательноdemek siz gelmiyeceksiniz? — зна́чит, вы не придёте?
2.demek oluyor ki... — ста́ло быть, выхо́дит, что...
означа́ть, зна́читьbu para onun için servet demektir — э́ти де́ньги для него́ означа́ют це́лое состоя́ние
См. также в других словарях:
Turkish vocabulary — This article is a companion to Turkish grammar and contains some information that might be considered grammatical. The purpose of this article is mainly to show the use of some of the yapım ekleri structural suffixes of the Turkish language, as… … Wikipedia